Yaratıcılığın sırrı nedir? Neden bazı insanlar sürekli bir şeyler yaratma itilimi hisseder. Ya da neden bazı insanlar yeni şeyler üretmeye daha yatkındır? Aslında hepimizin içerisinde çok büyük bir yaratıcılık potansiyeli var, çünkü beynimiz her an durmaksızın bir şeyler yaratıyor ve üretiyor, uykudayken bile. Ama belli ki bazılarımız bu potansiyelden daha fazla yararlanabiliyor, bazılarımız ise yaratıcılık için özel bazı anların gelmesini bekliyor. Yani yaratıcılığı tesadüflere bırakıyor. Oysa herhangi bir anda yaratıcı olabiliyorsak bunu her zaman tekrarlayabilmemiz gerekmez mi? Yaratıcı olarak nitelendirilen insanların yaptıkları şey aslında bilinçdışı bir biçimde kendilerini yaratıcı moda sokabilmeleridir.

Yaratıcılığın içinde bulunduğumuz ruh haliyle çok yakından ilgisi vardır. Çünkü yaratıcı hal belirli bazı bileşenlere sahiptir: Belirli bir fizyoloji, belli bir algı pozisyonu, belli bir duygu hali ve belli bir bilinç hali. Özellikle normal bilincimizin bloke olup bilinçdışının daha etkin olduğu dönemlerde yaratıcılık daha fazla körüklenir. Çünkü bilinçli düşünme belli kalıplarla hareket ettiği için zaman zaman bilinçdışı yaratıcılık süreçlerini öldürebilir. Bu yüzden de bilinçli düşünme ile yaratıcılığımızı fazla ortaya koyamayız. En ilginç ve yaratıcı fikirler bilinçdışının etkin olduğu ve bilincin ikinci plana çekildiği zamanlarda gelir.

Yaratıcılığı kasıtlı olarak körükleyebilmek ve belli yöntemlerle kendi yaratıcılığımızı kontrollü bir hale getirmemiz mümkündür. Buradaki tek mesele kendi içimizde zaten var olan yaratıcı süreçleri kontrol altına alabilmek ve onlardan gerekli zamanlarda yararlanmaktır.

NLP (Nöro Linguistik Programlama) uzmanları pek çok yaratıcı dahilerin stratejilerini modellemiştir. Ve bunlardan öğrenilebilecek pek çok şey vardır. Kendi zihnimiz üzerinde çalışarak yaratıcılığı körükleyebilir ve kendi içimizde zaten var olan bazı yetenekleri ön plana çıkararak onlardan yararlanabiliriz.

Bu yolculuğa başlarken ilk yapılması gereken şeylerden birisi belki de yaratıcılık ile ilgili inançlarımız üzerinde çalışmaktır. Çünkü yaratıcılığa engel olan inançlar temizlenmeksizin bu konuda fazla bir ilerleme kaydedilmesi mümkün olmayacaktır. Herhangi bir konuda yaratıcı olabileceğimize dair inancımız yoksa yaratıcılıkla ilgili çalışmaya girişmek aynen her tarafımızdan bağlıyken koşmaya çalışmaya benzer. Bu durumda -aslında her işte olması gerektiği gibi- işe öncelikle sınırlayıcı inançları tespit etmekle ve onları temizlemekle başlamalıyız. Kendi yeteneklerimiz ve kimliğimiz hakkındaki inançlarımız bizim herhangi bir konudaki sınırlarımızı belirler. Bu inançların temizlenmesi ve destekleyici olumlu inançlarla değiştirilmesi zaten bizim birçok şeyi başarabilmemizi sağlayacaktır.

Kendi kapasitenizle ilgili en gerçekçi değerlendirmeyi yapmak istiyorsanız, yaşamınızda büyük zorluklarla baş ettiğiniz ve zorunlu kaldığınız için bir işi olabileceğini düşündüğünüzden çok daha kısa bir zamanda tamamladığınız zamanları düşünün…

Bir işi yetiştirmek için sabahladığınız ve zaman sıkıştıkça yaratıcılığınızın arttığı zamanlar. Bizler toplum olarak genellikle bir şeyleri son anda yetiştirmeye alışkın olduğumuz için bu tip durumları pek çok kez yaşamışızdır. Son anda sınava hazırlanmak, herhangi bir işin tamamlanması için konulan tarih yaklaştıkça gösterilen yoğun çaba ve zihinsel efor… O anlarda parlayan ilhamlı zihin hali…

Peki sonra ne oldu? Geçmişe dönüp baktığınızda kendiniz bile kendi yaptığınız bazı işlere hayret etmişsinizdir. Sanki o işi başkası yapmış gibidir. Peki onu siz yapmadınız mı? Elbette siz yaptınız. Hem de kendi ellerinizle. Ama şartlar sizi zorladığı için siz de kendinizi biraz zorladınız ve bu zorlanma ya da mecburiyet hali sizi köşeye sıkıştırdığı için hızlı düşünmek ve hızlı hareket etmek zorunda kaldınız. İşte o anda, yani hızlanmaya başladığınız anda bilinçdışı daha çok devreye girmeye başladı. Çünkü o noktada bilinciniz bu hıza yetişememeye başladı. Bundan dolayı da o noktada bilinçsiz bir biçimde bilinçdışından medet umar hale geldiniz.

Peki sonra ne oldu da bu sihir ortadan kayboldu? Bunu tekrar elde etmek mümkün değil mi?

Elbette mümkün. Ancak burada yalnızca bir seçim yapmak ve biraz gayret etmek söz konusu. Yani kısacası aslında yalnızca marşa basacak, kontağı çevirecek hareketi yapabilmek. Ondan sonra yalnızca gaza basmanız yeterli. Siz gaza bastıkça beyniniz daha da hızlanacak ve her şey kendiliğinden akıp gidecek. Ve belki de kendinizi bambaşka bazı duygular yaşarken bulacaksınız. O duyguların enerjisi gitgide artarken aslında onların her an kendi içinizde yatıp durduğunu fark edeceksiniz. Şimdi yaşamınız boyunca öğrendiğiniz milyonlarca şeyi düşünün… Hepsi zihninizin içerisinde yatıyor ve ama bellekteki belli bir kaydı harekete geçirici herhangi bir çağrıştırıcı gelinceye kadar sanki hiç ortada yokmuş gibi. Yani belli bir konuyla ilgili bir soru sorulana dek o kayıtlar hep orada duruyor. Birisi size falanca filmde oynayan artisti sorduğu anda hiç onun adını unuttuğunuz oldu mu? Ya da gördüğünüz birisinin adını ya da herhangi bir şeyi unuttuğunuz… Aslında bildiğinizi çok iyi bildiğiniz ama bir türlü zihninize getiremediğiniz zamanlar… O an bildiğinizi çok iyi biliyorsunuz ama o sözcük aklınıza bir türlü gelmiyor… Çıldırıyorsunuz… Bulmaya çalıştıkça sanki daha da uzaklaşıyor… Sonra “hay Allah” deyip bir kenara bırakıyorsunuz ve belli bir zaman geçtikten sonra, belki birkaç dakika, belki birkaç saat, belki de birkaç gün… “Bang!” Hatırlayamadığınız şey zihninizde bir anda ortaya çıkıyor. Ne ilginç ki o kayıt her zaman zihninizin içerisinde duruyor… İşte buna benzer biçimde yaptığımız, öğrendiğimiz her şey zihnimizdeki kayıtlar içerisinde hazır durumda… Ta ki biz onları çağırıncaya kadar.

Peki olmadık bir yaratıcılık gösterdiğiniz herhangi bir zaman yok mu hayatınızda? Fikirlerin zihninize uçuştuğu, ilginç hayaller kurduğunuz zamanlar… Rüyanızda hiç beklenmedik şeyler yaptığınız zamanlar… Uyandıktan sonra rüyalarınızda gördüğünüz şeyler sizin için sanki izlediğiniz bir film gibidir. Ama bu filmi üreten sizin kendi zihniniz. Üstün bir yaratıcılık sergileyen çeşitli alanlardan insanların, bilim adamlarının, sanatçıların, en önemli buluşlarını ya da eserlerini rüyalarında gördüklerini ya da bir gündüz düşü esnasında yarattıklarını hiç duymuş muydunuz? Bu büyük bir olasılıkla sizin de başınızdan geçmiş olabilir. Bir konu üzerinde düşünüp yattığınız ve o konuyla ilgili çeşitli rüyalar gördüğünüz zamanları. Ya da bir problemin üzerinde düşünürken onu rüyada ya da bir dalgınlık anında bir anda çözdüğünüzü. İşte bu tip yaratıcılık parlamalarının ortaya çıkmasını sağlayan şey o an içine girdiğiniz farklı bilinç halidir. Çünkü farklı bir bilinç halinde normal düşünme sınırlarının dışına taşar ve her şeyi hiç düşünmediğiniz bir perspektiften düşünebilirsiniz. Burada her zaman imdadımıza yetişen bilinçdışı yaratıcılık süreci devreye girer.

Aslında bu süreç her zaman devrededir. Size cevabını bildiğiniz bir soru sorulduğunda cevabı nasıl buluyorsunuz? Bu soruya asla cevap veremezsiniz. Çünkü bu tamamen bilinçdışı bir süreçtir. Ama bu, aslında küçük çapta bir yaratıcılığı gerektirir. Mesela küçük bir çocuk size “yağmur nasıl yağar?” diye sorsa o anda cevap zihninizde hemen hazırdır. “Sular buharlaşır, bulutları oluşturur ve soğuk havayla karşılaşan bulutlar yoğunlaşarak yağmura yol açar.” Bildiğiniz herhangi bir konuya ait soruları hiç düşünmeden cevaplayabilirsiniz. Peki bu cevabı nasıl buluyorsunuz? Zihniniz beyninizin içerisinde doğru cevabı bulabileceği kayıtlara nasıl ulaşıyor? Bunun doğru cevap olduğunu nasıl biliyorsunuz? Bu nasıl bir mekanizma? Bu sorulara şimdilik tam olarak yanıt verebilmemiz mümkün değil. Zihin bunu bir şekilde yapıyor, ama bunu nasıl yaptığımız hakkında hiçbir fikrimiz yok. Şu an bu satırları okurken bile beyniniz ne kadar çok şeyi bir arada yapmak zorunda, her sözcüğün şeklini tanıyor, onlarla ilgili doğru kayıtlara ulaşıyor ve onları karşılaştırarak okuduklarınızdan bir anlam çıkarmanızı sağlıyor. Bunu nasıl yapıyorsunuz? Bu soru karşısında zihninizde kocaman bir boşluk oluşuyor. Ama bizim konumuz bu değil. Yani bu mekanizmanın nasıl işlediği değil. Asıl konu beynimizin nasıl olup da herhangi bir anda bir şeyleri yaratıverdiği.

Aynı mekanizma aslında yaratıcı süreçler için de geçerli. Yani beynimiz aynen kendi içinde sakladığı kayıtları gerektiğinde ortaya çıkardığı gibi belli bir durumda bir çözüm de üretebilir. Burada anahtar nokta sanki beyni belli bir yönde yönlendirip akıp gitmesine izin vermek gibi gözüküyor.

Şimdi şunu deneyin. Bir an için gözlerinizi kapayın ve rahatlayın ve kendinizi gözlerinizi kapattığınız andan biraz daha rahat hissettiğiniz an gözlerinizi açın…

Sonra tekrar kapayın ve bu kez rahatlamayı biraz daha derinleştirin ve tekrar gözlerinizi açın…

Daha sonra gözlerinizi kapatıp zihninizde olup bitenleri izlemeye başlayın. Hiç müdahale etmeden 1-2 dakika yalnızca izleyin…

Zihninizin içerisinde neler algıladınız? Zihniniz geçmişte olanlara mı kaydı, yoksa önünüzdeki zamanda yapmak istediklerinize mi? Bedeninizdeki çeşitli hisleri mi algıladınız, yoksa içinizdeki bazı konuşmaları mı?.. Az önce okuduklarınızla ilgili mi düşündünüz? Zihninizin durmaksızın bir şeyler ürettiğini fark edebildiniz mi?

Zihnimizde temel olarak yaptığımız iki şey vardır: Bunlardan birincisi algılama, ikincisi imgelemedir. Algıladığınız şey duyu organlarınız aracılığıyla beyninize ulaşan sinyaller ya da kendi zihninizde oluşturduğunuz bazı imgeler olabilir. Kendinizi dış dünyadan soyutladığınız sürece kendi içinizde bir gerçeklik yaratırsınız. Zihin çok özel bir çalışmaya tabi tutulmadığı sürece sürekli bir şeyler üretme eğilimindedir. Bilinçli algı dikkat ile birlikte giden bir süreçtir. Eğer bir şeye bilinçli olarak dikkat etmezseniz onu algılamazsınız. Yani algı eşiğinizin altında kalır. Ama bu, eğer duyularınıza ulaşan bir olgu ise o zaman bilinçdışı tarafından algılanır.

Şimdi, yaratıcılık tamamen imgeleme ile ilgili bir süreçtir. Ve daha önce de belirttiğim gibi zihnimiz aslında sürekli bir şeyleri imgeler. Peki belli bir konuda yaratıcılık sergileyen insanların zihinleri nasıl çalışır? Bu tip kimseler yaratıcılık sergiledikleri işi çok severler ve tüm zihinlerini o işe yöneltirler. Yani burada kendiliğinden bir yönlenme durumu söz konusudur. Bu, aslında hepimizin yapabileceği bir şeydir. Ancak herhangi bir konuda yaratıcı olabilmek için zihnimizde onunla ilgili bir hazırlığın bulunması gerekir. Örneğin iyi bir besteci olmak ve yazdıklarını notaya aktarmak için müzik eğitimi almak; iyi bir ressam olmak için belki eğitim gerekmese bile en azından belli malzemelere sahip olmak ve o işe zaman ayırmak gerekir. Yani yaratıcılık aslında “öğrenilen” ve sonradan geliştirilebilen bir süreçtir. Kısacası yaratıcılık, zihninizdeki doğal imgeleme gücünü belli bir yöne kanalize ederek o enerjiden yararlanmaktır.

Yaratıcılık herhangi bir sanat alanında, bilimsel alanda, sosyal alanda ya da yaşamın herhangi bir kesitinde gösterilen bir yaratıcılık olabilir. Hiç fark etmez. Ancak kendi içinizdeki yaratıcı potansiyelden daha fazla yararlandığınızda yaşamınız hiç kuşkusuz daha verimli ve daha zevkli bir hale gelecektir.

İnsanlık ailesi olarak meydana getirdiğimiz uygarlık iyisiyle kötüsüyle bizim zihinsel kapasitemizin ve yaratıcılığımızın bir ürünüdür. Ve uygarlığımızın evriminde tüm ilerlemeler yaratıcı sıçramalar sonucunda gerçekleşmiştir. Şu an aslında yaratıcılık potansiyelimizin dorukta olduğu bir zamanı yaşıyoruz. Çünkü şimdi tüm bilgi birikimi çok daha kolay erişilebilir bir durumda. Bu da bize çok büyük bir yaratıcılık potansiyeli sunuyor aslında.

Peki yaratıcılığımızı nasıl geliştirebilir ve bundan nasıl daha fazla yararlanabiliriz? Bu soruya verilebilecek cevap çok uzun olabilir. Çünkü herhangi bir yeteneğin geliştirilmesi uzun vadeli bir çalışmayı gerektiriyor. Yani eğer yaratıcılığınızı geliştirmek, yaşamınızın herhangi bir alanında daha yaratıcı bir zihne sahip olmak istiyorsanız, bunun için kendinizi eğitmeniz gerekiyor. Burada sizlere günlük yaşamda uygulayabileceğiniz birkaç pratik yöntem sunacağım. İleride İntegral’de bu konuyla ilgili bir eğitim programı düzenlenecek.

Ama şu an size önerebileceğim birkaç şey var elbette. Bunların üzerinde düşünebilir ve yaşamınızda bunları uyguladıkça olumlu sonuçlar aldığınızı görebilirsiniz.

1- Hangi konuda yaratıcı olmak istediğinize karar verin.

Yaratıcılığınızı ifade edebileceğiniz ya da geliştirebileceğiniz çok fazla alan olabilir. İşiniz gereği yaratıcı bir moda ihtiyacınız olabilir veya hobi olarak uğraştığınız herhangi bir alanda yaratıcı olmayı istiyor olabilirsiniz. Öncelikle üzerinde çalışmak istediğiniz alana karar verin. Örneğin yazı yazmak, resim yapmak, beste yapmak, el işleriyle uğraşmak, bir şeyler icat etmek, tiyatro oynamak, ebeveynlik, web sayfası dizaynı, tasarım işleri, kendi meslek alanınızda yaratıcılık vb… Ve öncelikle işe yatkın olduğunuz alanlardan başlayabilirsiniz. Bu sizin bu konuda kendinize olan güveninizi de artıracaktır.

2- Yaratıcı olmak istediğiniz konuyla ilgili çeşitli örnekleri gözden geçirin ve seçtiğiniz alanda yaratıcılığınızı ifade edebilmek için gereken becerileri öğrenin.

İlhamın sanki tanrısal bir kaynaktan gelirmiş gibi gözüktüğü çok ilginç ve olağanüstü bazı örnekler bulunmakla birlikte belli bir alanda üstün yaratıcılık sergileyen insanların kendilerinden önce yapılmış eserleri inceledikleri ve konuyla ilgili gereken beceriye sahip olmak için epey çaba harcadıkları bilinmektedir. Edison bir icadın, %1 ilham %99 ter dökme sonucunda ortaya çıktığını söylemiştir. Bu, elbette Edison’un kendi yaratıcılık stratejisini tarif ediş biçimidir. Ama eğer herhangi bir konuda çok özel bir yeteneğiniz yoksa bütün ömrünüzü bir ilham yakalamak için geçirebilirsiniz. Bu durumda yaratıcılığınızı geliştirmek istiyorsanız bunun için bir çaba göstermeniz gerekiyor.

İşte bundan dolayı yaratıcılığınızı geliştirmek istediğiniz alan ile ilgili bazı eğitimlere katılın ya da kendi kendinizi bu konuda eğitmek için bir çaba harcayın. Zihninizde çok güzel bazı resimler canlandırıyor olabilirsiniz, ama bunları ortaya koymak için sözcükleri kullanamazsınız. Yani bir ressama gidip zihninizde gördüğünüz resmi ona anlatarak o resmi çizdirmeniz mümkün değildir. Eğer zihninizdeki resimleri fizik olarak oluşturmak istiyorsanız onları çizebilecek ya da boyayabilecek bir el becerisine de sahip olmanız gerekir. Eğer bu beceriye sahip değilseniz o zaman bunu öğrenebilirsiniz.

Ya da yaratıcı bir şeyler yazmak istiyorsanız, en azından temel bazı dilbilgisi kurallarını bilmeniz ve zihninizdeki hikayeleri ya da fikirleri ifade edebilecek bir dil becerisine sahip olmanız gerekir. Bu da öğrenilmesi mümkün bir şeydir. Yani kısacası yaratıcılığı ortaya koyabilmek için zihninizde oluşturduğunuz imgeleri fizik dünyada somutlaştırabilme becerisini kazanmanız gerekiyor.

3- Kendi içinizde yaratıcılığa engel olan sınırlayıcı inançları bulun.

İnançlar bizim herhangi bir işi yapıp yapamayacağımızı belirleyen çok önemli bir etkendir. Özellikle kendi kapasitemizle ilgili inançlarımız tam anlamıyla bizim sınırlarımızı belirler. Eğer herhangi bir işi yapabileceğinize inanırsanız en azından bir şansınız vardır. Ama eğer yapamayacağınıza inanırsanız o zaman şansınız sıfır demektir. Çünkü inanmadığınız için denemezsiniz bile. Bu noktada şunu göz önünde tutmak gerekir ki, bazı becerilerin öğrenilmesi biraz zaman alır. Ama her ne olursa olsun öncelikle o işi yapabileceğinize ya da öğrenebileceğinize inanmanız gerekir.

İnançlar elle tutulup gözle görülmezler. Bu yüzden kendi içinizdeki sınırlayıcı inançları tespit etmek çok kolay olmayabilir. İnançlarınızı en kolay kendi ifadelerinizin içerisinde görebilirsiniz. Örneğin yapamayacağınıza inandığınız “ben bunu asla yapamam” dediğiniz şeyler aslında gerçeğe dayanmayan sınırlayıcı inançlar olabilir. İşte bu türden inançların tespit edilmesi ve uygun biçimde değiştirilmesi gerekir. Şu an konuyu yaratıcılık bağlamında ele aldığımız için özellikle yaratıcılıkla ilgili sınırlayıcı inançların üzerinde çalışılması ve bunların yerine destekleyici inançların yerleştirilmesi oldukça yararlı olacaktır.

4- Yaratıcı olmak istediğiniz alanda tüm ön yargı ve standartlarınızı bir kenara bırakın ve ilk aşamada yaptıklarınızı asla eleştirmeden, saçma ya da anlamsız olur diye düşünmeden zihninizi sınırsızca koyverin.

Yaratıcılığı engelleyen en önemli etkenlerden birisi kendinizi eleştirmek ya da dışarıdan gelen eleştirileri kaale almaktır. Ne yaparsanız yapın ilk aşamada hiçbir sınır koymadan yalnızca fikirler üretin. Örneğin yazı yazmaya kalktıysanız yazarken imla hataları, cümle düşüklükleri gibi hataları kesinlikle düzeltmeyin. Sadece ileri doğru hareket edin ve mümkün olduğunca hızlı biçimde hatta fazla düşünmeden yalnızca yazın. Sonradan geri dönüp hatalarınızı kolayca düzeltebilir veya başka birine düzelttirebilirsiniz. Ama yaratıcılık aşamasında mantığınızın devreye girmesi ve kendi kendinizi eleştirmeniz yaratıcılık sürecini hızla boğacaktır. Bu yüzden ilk aşamada ne kadar uçuk görünürse görünsün sadece fikirler üretin ve mantığınızı bir kenara bırakın. Bu fikirleri mutlaka bir şekilde kayıt altına alın. Not alın, şekil çizin, ses kaydı yapın vs. İlk aşamada ürettiğiniz fikir ya da eskizlerin olabilirliğini düşünmeyin.

5- Yaratıcı ruh haline girebilmek için belli çağrıştırıcılardan yararlanın.

Hepimizin yaratıcılığının üst düzeyde olduğu zamanlar vardır. Böyle zamanlarda içine girdiğimiz belirli bir “hal” vardır. Bu belirli halin de belirli bazı özellikleri vardır. Kendi kendinize şu soruları sorarak yaratıcılık halinin özelliklerini tespit edebilir ve bunlardan yararlanabilirsiniz:

Yaratıcı bir ruh halini nerede, ne zaman, ne yaparken yakalamıştınız?

O anda hissettiğiniz duygular nasıldı?

Kendi kendinize neler söylüyordunuz?

Fizyolojik duruşunuz, nefes alıp verişiniz nasıldı? Yürüyor muydunuz, oturuyor muydunuz, yoksa yatıyor muydunuz?

Etrafta belirli bir müzik ya da ses var mıydı?

Kendi kendinize bu ve buna benzer sorular sorarak o durumu tekrar yaratıp aynı deneyimi yaşayabilir ve bu hali yaratıcılık için bir çağrıştırıcı olarak kullanabilirsiniz.

6- Farklı bilinç hallerini deneyimlemek için çeşitli pratikler yapın.

Yaratıcılıkla ilgili yapılan kognitif araştırmalar yaratıcılığın daha ziyade sağ beyin ile bağlantılı olduğunu ve yaratıcı insanların sağ beynin yeteneklerinden daha fazla yararlandıklarını göstermektedir. Normal bilinç durumunda mantıklı düşündüğümüz zamanlarda baskın olarak sol beynimizi kullanırız. Ancak kendi içimizdeki yaratıcı potansiyelden daha fazla yararlanmak için sol beyni susturmak ve sağ beyinle bağlantıya geçmek gerekir. Bunun için bilinç halini değiştirmek gerekir. Meditasyon ve benzer bazı teknikler yoluyla bilinç halini değiştirmek ve sol beyni susturmak mümkündür. Bu yüzden düzenli meditasyon uygulaması yaratıcılığınızı ve yaratıcı düşünme kabiliyetinizi artıracaktır. Şu an içinde bulunduğunuz bilinç halinde yaratıcılık bakımından yeterince aktif olmadığınızı düşünüyorsanız o zaman bilinç halinizi değiştirmenin yollarını aramanız gerekir.

7- Ürettiğiniz fikirleri gerçekleştirme aşamasında yine yaratıcı tarafınızdan yararlanın.

Ürettiğiniz fikirleri gerçekleştirme yolları konusunda yine yaratıcı moda dönün ve eserinizin üretimi ile ilgili yaratıcı fikirler, sorunlara çözümler bulun. Hedefinize ulaşıncaya dek amacınızın peşini bırakmadan devam edin.

Her becerinin gelişiminde olduğu gibi yaratıcılık da üzerinde çalıştıkça gelişen bir işlevdir. Zihninizi bu yönde ne kadar çok çalıştırır ve ne kadar zorlarsanız o kadar ilerlersiniz. Zihninizin ve beyninizin sonsuz bir yaratıcılık potansiyeline sahip olduğunu unutmayın. İnsan zihninin durmaksızın yaptığı tek eylem bir şeyler imgelemek yani yaratmaktır. İmgeleme sürekli olarak devam eden bir süreçtir. Ancak bu süreci nasıl yönlendireceğiniz ve bundan nasıl yararlanacağınız tamamen sizin seçimlerinize kalmıştır. Onu belli bir yöne kanalize etmediğiniz sürece kendi kendine bir şeyler yaratmaya devam edecektir. Ancak belli bir yöne kanalize edildiğinde çok verimli sonuçlar ortaya çıkabilir.